Sessiz dünyaların ewlatları....
1 yorum |
This entry was posted on 27 Ekim 2010 Çarşamba
Deklanşörün sesini duymadan fotoğraf çekilenler...Çünkü sırlar sabır denizinin dibinde saklıdır...
Akşam karanlığı,şehrin üzerine sessizce çöküyordu ve bende onlar gibi yorgun ,uykusuzdum
Aşk sessizdir, sewgi dilsizdir işte bu çocuklar gibi....
aze.
Tenha geceler....
2
yorum |
This entry was posted on
NEFRETİNE YENİLMİŞ BİR FOTOĞRAFÇININ UTANCI.....
Madde aleminin güneşi doğdugunda, mana aleminin güneşi kaybolur işte...
korkuyordu işte...
4
yorum |
This entry was posted on 19 Ekim 2010 Salı
Babam aldı bu ayakkabıyı taaa 4 yıl önce şeker bayramında ve.....
ama kesin olan birşey vardı ki; rüzgarla gelen babam,rüzgarla gitmişti...
aze.
biz her yaz gelir bu yazlıkta kalırız,güzel demi....
emek...
2
yorum |
This entry was posted on 18 Ekim 2010 Pazartesi
Başımıza zindan dünyamız.
Biz ki
Yarınıyız halkın,
Umudu, yüzakıyız,
Hıncı, namusu...
Şafakları,
Taa şafakları
Hey canım,
Kalbim
Dinamit kuyusu...
0
yorum |
This entry was posted on 17 Ekim 2010 Pazar
Başım gözüm üstünesin
Suskum, avazım üstüne...
Adından başka silah
Yazgından başka günah
Daha yazmamış
Namus işçisiyim yani
Yürek işçisi.
Korkusuz, pazarlıksız, kül elenmemiş,
Ne salkım bir bakış
Resmin çekeyim,
Ne kınsız bir rüzgar
Mısra dökeyim.
Oy sevmişem ben seni...
Ben Öleydim loo...
2
yorum |
This entry was posted on 16 Ekim 2010 Cumartesi
Varamaz elim
Ayvasına, narına can dayanamazken,
Kırar boynumu yürürüm.
Kurdun, kuşun bileceği hal değil,
Sormayın hiç
Laaaaal...
Kara ferman çıkadursun yollara,
Yarin bahçesi tarumar,
Kan eder perçem
Olancası bir tutam can,
Kadasına, belasına sunduğum,
Ben öleydim loooy...
Elim boş,
Ayağım pusu.
Bir ben bileceğim oysa
Ne afat sevdim.
Bir de ağzı var dili yok
hücrem den kalıntılar...
2
yorum |
This entry was posted on
Doğdun,
Üç gün aç tuttuk
Üç gün meme vermedik sana
Adiloş Bebem,
Hasta düşmeyesin diye,
Töremiz böyle diye,
Saldır şimdi memeye,
Saldır da büyü...
Bunlar,
Engerekler ve çıyanlardır,
Bunlar,
Aşımıza, ekmeğimize
Göz koyanlardır,
Tanı bunları,
Tanı da büyü...
Bu, namustur
Künyemize kazınmış,
Bu da sabır,
Ağulardan süzülmüş.
Sarıl bunlara
Sarıl da büyü.
Dağlarında yaşayanlar ve toprak içinde.
0
yorum |
This entry was posted on 15 Ekim 2010 Cuma
Daglarının ardı nazlıdır vay vay, uçurumun kıyısında incecik bir yol gider dolana dolana, bir hastam vardır umutsuz belki ayşe ,belki elif, endamı kuytuda başak,memesinin memesinin altında bir sancı,bir hayın bıçak...
ölüm bu fukara ölümü geldim geliyorum demez ya bir kuşluk vakti ya akşamüstü yada seher mahrurlukta....bakarsın olmuş olucak.
daglarının ardı korkunçtur vay vay,hiç akıl edipte düşünen varmı gün kimin hesabına tutar akşamı,rahmetinden kim demlerin bulutun,hayırlı ewlat makine nasıl cellat kesilir,kurdun karıncanın rıskını veren toprak nasıl ayartılır yüz vermez topal öküze ve almaz koynuna kara sabanı....